Şehirpazar'ın Konumu




Mesela Sılo

Bir varmış iki yokmuş...

Günlerden birgün ya da iki gün bir yarışma duyurusu yapılmış. Yarışmacılara birer köpek verilecek ve yarışmacılar belli bir süre sonunda köpekleri jüri ve halkın önünde konuşturacaklar.

Yarışmaya iki kişi başvurmuş. Biri Türk biri de Kürt. Her birine birer köpek vermişler. Üç ay sonra da şehir meydanında köpek konuşturma merasimi düzenlemeye karar vermişler. Bizimkiler almışlar köpekleri götürmüşler eve, başlamışlar eğitime. Türk olan yememiş içmemiş köpeğe yedirmiş. Köpek öyle bir yiyormuş ki padişahlar bile yanında halt eder. Bir kuş sütü eksikmiş. Adam köpeği yağla balla besliyor ki köpek konuşsun. Ama nafile... Köpek bu, konuşur mu?

Beri taraftan bizim Kürt köpeğin önüne bir kuru ekmek atarken bile on defa düşünüyormuş. Yarışma günü gelene kadar köpek bir deri bir kemik kalmış.

Ve nihayet büyük gün gelmiş çatmış. İlk olarak Türk arkadaş çıkmış sahneye... Ne yapıp ettiyse köpeği konuşturamamış ve çaresiz, ensesini kaşıya kaşıya geçip yerine oturmuş. Sıra Kürt Sılo'ya gelmiş. Sılo'yla köpeği çıkmışlar sahneye. Sılo elini cebine atıp bir parça et çıkarmış. Köpek eti görür görmez Sılo'ya yalvarmaya başlamış: Sılo Sılo xêra bavête be tu pıçke goşt...